İlk 4 ümüz bitti...Sağlıkla huzurla ...Emeği geçen bütünnnn öğretmenlerimize çokkk teşekkür ederiz...
11 Haziran 2015 Perşembe
9 Haziran 2015 Salı
Yemek yeme sıklığı ne olmalıdır ??
Merhaba
Bulent Bey ve arkadaslar,
"Gercekten
3 ogun yemek sart mi?" diye sormussunuz. Yemek yeme miktari ve sıklıgı
konusu, benim de bir suredir kisisel ilgi alanima girmektedir. Bu konuda bir
cok arastirma ve kitap okudum. Musadenizle bildiklerimi grup arkadaslarimla
paylasmak isterim.
Yemek
yemek; vucudumuza enerji saglamak ve bizi hayatta tutmak icin
"sart"tir. Bunun olcusu de, bir cok seyin cevabinin vucudumuzda
oldugu gibi, vucudumuzda gizlidir. Yemek ihtiyaci, her insanin kendi yumrugu
kadardir. Bu durumda, saglikli bir insanin yeme ihtiyaci tahminen 300-400 gr'i
gecemez. Daha fazla enerji sarfedenler veya bebek bekleme veya ergenlik gibi
enerjiye ihtiyaci olanlar, daha fazla yemek yiyebilir. Gene bu; ihtiyac
nedeniyle oldugundan "sart" cercevesinde, yani kabul edilebilir bir
seydir.
Bunun
disinda yemek; bu orani astigi zaman "sart" olmaktan cikar; vuumuzun
ihtiyacindan fazlasini yemek, bir zevk unsuru, belki sosyal bir durum veya
israf kapsamina girer. Gunde 2 ogunden fazla yemek de, bu cercevede vucudumuza
ihtiyacindan fazlasini vermek, onu gereginden fazla calistirip yormak demektir.
Eski kulturlerde yemek, sizin de bahsettiginiz gibi ogleden biraz sonra ve
aksam karanliginda olmak uzere 2 ogun seklinde duzenlenmisti. Guzel Turkcemizde
"kahvalti" sozcugu, sizin de belirttiginiz gibi kahveye altlik olarak
ufak bir-iki seyin yenmesi anlamina gelmekteydi. Ayni sekide Ingilizce'deki
"breakfast" da fast'in yani oruc'un bozulmasi anlamina gelmekte, uzun
suren aclik sonrasi yenen lokmaya isaret etmekteydi. Gunumuzde hem kahvalti,
hem de breakfast, basli basina bir ogun anlamina gelse de goruldugu uzere ilk
kullanislari farkli sekildeydi.
Gunumuzde
bir cok kavram ve degerin degisiklige ugramasi gibi, yemek yemege verilen onem
de degisiyor; onu bir ihtiyac, bir "sart"tan ziyade bir hayat
felsefesi, bazen kendi basina bir anlam haline getiriyor. Oysa ki gunumuzde bir
cok arastirmacinin da artik kabul edecegi uzere cok yemek fayda degil zarar
getirir. Hatta su siralara cok populer olan "azar azar ama sık sık
yemek" de faydadan cok zarar getirir. Cunku bir ogun, ancak ve ancak tam
manasiyla sindirildikten sonra ikinci ogune gecilmelidir. Tam olarak
sindirimden kasit; besinlerin sadece mideden cikmasi degil, bagirsaklarda
islenip sindirilmesi, hatta artiklarin vucuttan atilmasi olduguna gore bir
ogunden sonra beklenmesi gereken sure 5-6 saattir. Uykuyu da isin icine
eklerseniz 24 saatlik bir zaman diliminde bu da ancak 2 ogune tekabul eder.
Konu
ile ilgili olarak, faydali buldugum bir kac notu da sizlere sunmak isterim:
* İbn-i Sina der ki "hastalik, bir ogunu sindirmeden ikinciyi yemektir"
* İbn-i Sina der ki "hastalik, bir ogunu sindirmeden ikinciyi yemektir"
* Bir
Fransiz atasozune gore "insanlar mezarlarini disleriyle kazar"
*
Oruc, asagi yukari her ogunde vardir. Inanislar degisse de, onlari temsil eden
peygamberlerin bazilari gunden 1 ogun yer, bazilari 1 gun yer 1 gun yemez,
bazilari da yilin belli gunlerinde ardarda oruc tutar, kalan gunlerde yerdi. Bu
durum, cogu inanista oruc'un ve yemegi kisitlamanin uygulanisini
gostermektedir.
*
Gunumuzde sadece dini anlamda degil, saglik bulmak icin de oruc
kullanilmaktadir. Bunun adi "intermittent fasting" yani "fasilali
oruc"tur. Bu oruc, yukarida bahsettigim gibi gunun sadece belli
zamanlarinda bir veya 2 defa yenmesi prensibine dayalidir.
*
Bir Turk atasozune gore "cok yeme agaci" diken adam,
"hastalik" meyvesi toplar.
*
Son zamanlarda yapilan arastirmalarda, karnımızın da ayni beynimiz gibi dusunme
ve duygularimiz uzerinde etkili oldugu saptanmistir. Hatta ve hatta, normalde
beyinden diger organlara tek yonlu olan iletisim seklinin, sadece karnimizda
iki yonlu oldugu; yani beynimizden karnimiza emir gittigi gibi karnimizdan da
beynimize akis saglandigi saptanmistir. Midemize "ikinci beyin"
unvanini kazandiran bu cok onemli bulguya gore, yedigimiz ictigimiz seyler,
midemiz uzerinden beynimize direkt etki etmekte, ruh halimiz uzerinde önemli
degisikliklere sebep olmaktadir.
*
Yukaridaki bulguyu tamamlayici unsur olarak, acligin zihni berraklastirdigi,
dusunme kapasitesini actigi saptanmistir. Bazi sanatkarlarin ve dusunurlerin,
eser yaratma suresinde aclik cekerek zihinlerini daha iyi calismaya sevk ettigi
bilinmektedir. Bu durumun aciklamasi ise soyledir: yemek yedigimiz zaman kan
akisi mideye hucum etmektedir. Oysa yemek yenmedigi zaman vucut, enerjisini
diger isleri tamamlamaya yoneltir. Bu da zihnin daha iyi calismasini
saglar.
*
Son olarak, "3. göz" veya ruhsal mertebelere ulasma, dinlerin cogunda
rituel olaran, sabahtan az evvel, karanlikta ibadet etme olgusu; midenin en bos
anina denk gelmektedir. Mide bombos iken zihnin ruhani olaylara daha acik
oldugu kabul edilir. Budizmde de, Hristiyanlikta da, Islamiyette de sabah
ibadeti vardir ve bu, gun agarmadan evvel, karanlikta ve tum ogunlerden once
baslar.
*
Son dedim ama bir de Hristiyanliktan bir söz: "Mide doluyken kalp bostur,
kalp doluyken mide bostur". Burada kalp ile kastedilenin maneviyat oldugu cok
acik.
Tum
bu notlarin isiginda denilebilir ki, 2 veya 1 ogun yemek, eski caglardan beri
gerek saglik gerekse dini acidan cok onem atfedilen bir durum. Bugunun modern
dunyasinda ve "arz" fazlaliginda tuketimi koruklemek acisindan cok
yemek ovulse de, son arastirmalar ve bulgular isiginda eski anlamini tekrar
kazanmaya baslamis gorunmekte.
Dilerim
Bulent Bey ve bizler gibi sorgulayan, zihni acik insanlar oldugu muddetce de bu
konu arastirilmaya, yeni bulgular paylasilmaya devam edecek.
Saygi
ve sevgilerimle,
Gulsah
Tahirovic
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)